Araştırma Projeleri

​Antik Pamphylia (Tüm Kabileler Ülkesi) bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Perge, günümüz Aksu ilçesinde, Aksu (antik Kestros) nehrinin batısında, Antalya ilinin 18 km. kuzeybatısında, Akdeniz’den 11 km. içeride yer almaktadır. Perge’nin M.Ö. 5. binyıla tarihlenen en erken buluntuları akropoliste (yukarı şehir) bulunmuştur. Akropoliste yapılan arkeolojik araştırmalar neticesinde, M.Ö. 3. binyıldan itibaren kesintisiz bir yerleşim olduğu kanıtlanmıştır. Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattusas’da (bugünkü Boğazköy) bulunmuş yazıtlı bir bronz levhada, Kastaraya (Kestros:Aksu) kıyısındaki Parha isimli bir kentten bahsedilir. Söz konusu kent antik dönemde Perge adıyla anılan kentin öncüsü olmalıdır. Bu kanıt, Perge’nin M.Ö. 13. yüzyıldan itibaren bir yerleşim olarak var olmasıyla desteklenir.

M.Ö. 1. yüzyılda yaşamış ünlü coğrafyacı Strabon’a göre Perge, Troia Savaşı’ndan sonra Mopsos ve Kalkhas’ın önderliğindeki Akhalar tarafından kurulmuştur. Bu efsanevi kurucular Perge ve Pamphylia’ya yapılmış tarihi bir göçe işaret etmektedir. Kolonistler çok yüksek ihtimalle kentin yerli halkıyla kaynaşmış ve önceden var olan bir yerleşimin- olasılıkla Parha’nın- gelişimine katkıda bulunmuşlardı. M.Ö. 1. binyılın ortalarında kent, Lydia Krallığı ve Pers İmparatoluğu’nun egemenliğinde kalmıştır. Perge M.Ö. 5. yüzyıl esnasında kültürel anlamda yoğun Yunan etkisine uğramıştır.

Büyük İskender’in M.Ö. 334’deki Doğu seferi ile Makedon Krallığı’na katılan kent, daha sonra çeşitli Hellenistik krallıkların hakimiyetine girmiştir. Hellenistik Dönem boyunca kentin akropolisindeki yerleşim karakteristik bir Yunan kentine dönüşmüştür. Kent bu dönemin sonlarına doğru güneyindeki ovaya doğru yayılmış ve aşağı kent surlarla çevrilmiştir. Aşağı kentin güneyinde arkasında oval bir avlusu olan, anıtsal yuvarlak kuleli bir kapı inşa edilmiştir. Daha sonra Roma hakimiyetine giren Perge, Roma İmparatorluk Dönemi’ndeki barış ortamından yararlanarak gelişmiştir. Pax Romana (Roma Barışı) olarak adlandırılan, M.S. 1.-2. yüzyıllarda artık bir savunma sistemine gerek kalmamış ve kent surların dışına, güneye doğru yeni yapılarla büyümüştür. Perge için en görkemli zamanlar, Roma hakimiyetinin sürdüğü M.S. 2. ve 3. yüzyılın ilk yarısı olmuştur.

Bugün kentte görülebilen birçok yapı bu dönemde inşa edilmiştir. Tiyatro, stadion, macellum/agora, hamamlar, çeşme yapıları, sütunlu caddeler ve nekropolis bu dönemin ihtişamını yansıtır. M.S. 3. yüzyılın ikinci yarısı ve 4. yüzyıllarda, Pamphylia’nın kuzeyinde bulunan İsaurialılar’ın, Roma’nın azalan gücüne paralel olarak artan sürekli isyanlarıyla bölgenin parlak günleri geride kalmıştır. Bunun sonucu olarak, M.S. 4. yüzyılda kentin güneye doğru gelişen kısmı yeni bir surla çevrilmiştir. Konutlar, akropolis ve aşağı şehirdeki üç büyük Hıristiyan bazilikası, M.S. 5-6. yüzyıllarda kentin son bir canlanma yaşadığını göstermektedir. Bizans Dönemi’nde bir piskoposluk merkezi olarak yine de önemli bir konumda bulunan kent, M.S. 7. yüzyıldaki Arap saldırılarıyla iyice küçülmüş ancak varlığını M.S. 10 yüzyıla kadar sürdürmüştür.

Perge’deki kazı ve restorasyon çalışmaları, İstanbul Üniversitesi adına Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından 1946’da başlamıştır. Prof. Dr. A.M. Mansel’in ölümünün ardından, kazı başkanlığını 1975-1988 yılları arasında Prof. Dr. Jale İnan üstlenmiştir. Kazı ve restorasyon çalışmaları 1988 yılından itibaren Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu tarafından yürütülmektedir. 1946-1988 yılları arasında, yuvarlak kuleli ve avlulu Hellenistik Kapı, sütunlu cadde, çeşmeler, macellum/agora, hamamlar ve tiyatro gibi kentin daha çok anıtsal kamusal yapılarında kazılar yapılmıştır. Bu kazılarda yüksek kaliteli ve iyi korunmuş, çok sayıda heykeller bulunmuş olup, bunlar bugün Antalya Müzesi’nde sergilenmekte ve Perge’de bir heykeltraşlık okulunun varlığına işaret etmektedirler. Bundan dolayı, söz konusu yapıları ve kaliteli heykelleri üreten Pergelilerin yaşadıkları yerler ve sosyal hayatı hakkında soruları yanıtlamak amacıyla, 1988-1998 yıllarında kentin konut alanı kazılmıştır. 1994-2004 yılları arasında kentin akropolisinde Roma öncesi Perge isimli bir araştırma projesi yürütülmüştür. Ayrıca Pergelilerin ölüm ile ilgili uygulamalarını ve inançlarını anlayabilmek amacıyla Batı Nekropolis’te 1996 yılında başlatılan düzenli kazılar devam etmektedir. Batı Nekropolis kazılarıyla anıtsal mezarları da içeren çok çeşitli tipte mezar yapıları, lahitler ve mezar eşyaları bulunmuştur. Bunlar kentin o dönemdeki zenginliğini gösteren bulgulardır. 







​Merkezin Tarihçesi

Türkiye’de Arkeoloji biliminin kurucuları ve duayenlerinlerinden Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL, 1943 yılında yaklaşık şimdiki Antalya İlinin ovalık kısmını kapsayan antik Pamphylia bölgesine yaptığı arkeolojik araştırmaları kapsamlı bir raporla Türk Tarih Kurumu’na sunmuştur. Bu rapor sonucu bölgenin arkeolojik zenginliğini ortaya çıkarmak amacıyla, Türk Tarih Kurumu’nun öncülüğünde 1946 yılında ilk kazı Perge antik kentinde Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL başkanlığında başlatılmıştır. 1947 yılında Side antik kentinde de başlatılan arkeolojik çalışmalar kısa sürede çok başarılı sonuçlar vererek süreklilik kazanmıştır. 1954 yılında Antalya’da düzenlenen Üniversite Haftası’nda yapılan çalışmaların önemini takdir eden dönemin İstanbul Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Fahir YEŞİLÇAY’ın teşvik ve yardımlarıyla, 1955 yılında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı tüzel kişiliğe ve bağımsız bütçeye sahip Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları İstasyonu (şimdiki Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi) kurulmuştur. Böylece, daha geniş olanaklarla İstanbul Üniversitesi’nin Antalya Bölgesi’nde konumlanan çeşitli antik kentlerdeki araştırmaları, daha geniş olanaklarla İstanbul Üniversitesi’ne mensup akademisyen ve öğrenciler ile bugüne kadar başarıyla sürmüştür. Merkez Müdürlüğü, 1954-1974’de Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL; 1974-1983’de Prof. Dr. Jale İNAN; 1983-2010’de Prof. Dr. Haluk ABBASOĞLU tarafından yürütülmüştür; 2010-2014 yılları arasında Prof. Dr. İnci DELEMEN tarafından yürütülen Merkez Müdürlüğü, 2014 yılından itibaren Prof.Dr.Sedef Çokay-Kepçe’ye devredilmiştir.​

Merkezin Amaçları

T.C. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeolojik Araştırmalar Merkezi, Antalya İli ve çevresindeki zengin arkeolojik varlığı kazılar ve yüzey araştırmalarıyla çağdaş teknolojik ilerlemelerden yararlanarak incelemek, araştırma sonuçlarını ulusal ve uluslararası yayınlarla bilim dünyasına duyurmak ve korumaya yönelik projeler üreterek toplumun bilinçlendirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerinin mesleki açıdan gelişmeleri için kazı alanlarında uygulama yapmalarını sağlayarak faaliyetlerini yürütmektedir.


Merkezin Müdürleri

Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel (1954-1974)

Prof. Dr. Jale İnan (1974-1983)

Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu (1983-2010)

Prof. Dr. İnci Delemen (2010-2014)

Prof. Dr. Sedef Çokay Kepçe (2014-)


  Kazılar ve Araştırmalar

Side Kazısı (1947-1967, 1974-1983)

Side’de kazı çalışmaları, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’nın kurucusu ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi’nin ilk müdürü Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL tarafından, 1947 yılında başlamış ve 1967 yılına kadar devam etmiştir. 1974-1983 yıllarında ise, Uluslar arası Side Dostları’nın sağladığı olanakla Prof. Dr. Jale İnan başkanlığında Apollon Tapınağı’nın onarımı ile çalışmalara yeniden başlanmış ve tapınağın bir kısmı ayağa kaldırılmıştır. 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi’nin çalışmalarını Perge’de odaklamasından sonra, Side tiyatrosunda 1983-2008 yılları arasında Arkeolog-Mimar Dr. Ülkü İzmirligil başkanlığında onarım çalışmaları gerçekleştirilmiştir. 2009 yılından itibaren ise, Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüseyin S. Alanyalı başkanlığında bir ekip ticari agora ve tiyatroda çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca kentte, Belediye ve özel şirketlerin finanse ettiği Büyük Nymphaeum’un restorasyonuna devam etmektedir.

Ord. Prof. Dr. A. M. MANSEL başkanlığındaki kazılarla kentin Büyük Kapısı, anıtsal çeşme, tapınaklar, tiyatro, üç hamam yapısı, devlet agorası, iki büyük konut ve iki adet anıtsal mausoleum da kapsayan mezar yapıları ortaya çıkarılmıştır. Kent merkezindeki tiyatro, Anadolu’daki en büyük tiyatrolardan biri olup, Roma mimarisinin özelliklerini sergiler. Tiyatronun hemen yanındaki ticari agora, tiyatro ile ilişkili planlanmıştır. Dionysos Tapınağı ise, tiyatronun hemen yanında, Sütunlu Cadde üzerindedir. Ticari Agoradan bir yol ile “M Binası”na (Devlet Agorası) ulaşılır. Bu mekanın doğusundaki salon, mimarisi ve heykelleri ile İmparator Kültü ile alakalı olmalıdır. Kentin üç hamamından biri konumu dolayısıyla Liman Hamamı olarak adlandırılmıştır. M.S. 2. Yüzyılda inşa edildiği anlaşılır. M.S. 4. yüzyıla tarihlenen Büyük Hamam ve agoranın karşısındaki, 1962 yılında onarılıp, Side Müzesi’ne ev sahipliği yapan üçüncü hamam, Geç Roma Dönemi’nin seçkin mimari örneklerindendir. Kentin metropolis olduğu, M.S. 5.-6. yüzyıllardan kalma en önemli yapı, kentin doğusundaki üç nefli basilikadır. Bu yapı, Piskoposluk Sarayı olmalıdır. Surların dışında kentin nekropolisi bulunmaktadır. Batı Nekropolisi’nde yer alan tapınak tipli anıtsal mezar yapısı Batı Mausoleum, M.S. 3. yüzyıla tarihlenmektedir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi tarafından 1947’den itibaren yapılan çalışmalarla kentin çok önemli binaları bilimsel yöntemlerle açığa çıkarılmakla kalmamış, Vespasianus Çeşmesi, “M Binası” Orta Salonu, Müze Hamamı, Üç Havuzlu Çeşme ve son Apollon Tapınağı örnek restorasyonlarla ayağa kaldırılmıştır.


Kremna Kurtarma Kazısı (1970-1972)

Kremna’da 1970-1972 yılları arasında, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırmaları adına, Prof. Dr. Jale İnan başkanlığında, kentte yoğunlaşan kaçak kazılar sebebiyle bir kurtarma kazısı yapılmıştır. Bu kurtarma kazısında Kütüphane binasının tabanında Bizans Dönemi’ne ait mozaik ve Roma Dönemi’ne ait dikdörtgen prizma şeklinde yazıtlı kaideler açığa çıkarılmıştır. Bu kaideler üzerinde 10 adet mermer tanrı ve tanrıça heykelleri bulunmaktaydı. Bu heykeller günümüzde Burdur Arkeoloji Müzesi’nin Kremna Salonu’nda sergilenmektedir.Kentteki yapılar Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittir. Etrafı bir surla çevrili olan kentin girişi batıdandı. Koloni kentlerinin birçoğunda olduğu gibi Kremna’da da ızgara plan uygulanmıştır. Resmi yapıların çoğu iki küçük vadi içinde toplanmıştır. İki vadinin tabanında forum, basilica (mahkeme salonu), eksedra ve kütüphane yapısı vardır. Kentin doğusundaki tepe yamacına tiyatro, onun alt tarafına bir stoa inşa edilmiştir. Batıda ise sütunlu cadde, propylon ve nymphaeum gibi yapılar bulunmaktadır. 

Lyrbe Kurtarma Kazısı (1972-1974)
Antik Pamphylia Bölgesi’ndeki Side’nin 23 km. doğusunda, Manavgat İlçesi’nin Bucak-Şıhlar köyü yakınlarında yer alan Lyrbe antik kenti, 19. yüzyılın sonlarından itibaren gezgin-araştırmacılar tarafından ziyaret edilmeye başlanmıştır.
Kent tarihi ile ilgili belgeler, kazıları esnasında da bulunamaması sebebiyle oldukça yetersizdir. Araştırmalar esnasında yüzeyde bulunan Yunanca-Sidece çift dilli bir yazıt, Yunan öncesi, Side ile çağdaş ve halk açısından benzer bir yerleşime işaret ediyor olmalıdır. Hellenistik Dönem’e ait buluntular bir yargıya izin verecek yeterlikte değildir, ancak yapılardan anlaşıldığı kadarıyla kent en parlak dönemini, Pamphylia’nın diğer şehirlerinde görüldüğü üzere, Roma İmparatorluk Dönemi’nde yaşamıştır. 
Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL başkanlığında yürütülen Side kazıları esnasında, 1949 yılında Prof. Dr. E. Bosch ile kenti ziyaret eden Prof. Dr. Jale İnan, ören yerindeki kaçak kazılar sebebiyle, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Araştırmaları Merkezi adına 1972-1979 yılları arasında kurtarma kazıları yürütmüştür.
Lyrbe, güneye bakan bir yamaç üzerine kurulmuştur. Kentin üç yönündeki derin uçurumlar sebebiyle, surlar yalnızca güney yönüne yapılmış olup, giriş de bu sur üzerinde iki kuleyle korunan bir kapıdan sağlanmıştır. Kentin merkezindeki agora, Anadolu’da günümüze ulaşmış en iyi durumdaki ve görkemli agoralardan biridir. Dört tarafı Dor düzeninde bir portico ile çevrili agoranın arkasında da çeşitli yapılar mevcuttur. Agoranın kuzeyinde yer alan tabanı Orpheus mozaiğiyle süslü eksedra ve batısındaki kütüphane yapısıyla, kuzeye ayrı bir önem verilmiştir. Kütüphanenin tabanı, merkezde Homeros, İlias ve Odysseia personifikasyonunun yer aldığı Yedi Bilgeler Mozaiği ile kaplıdır. Agora tüm bu yapılarıyla Roma İmparatorluk Dönemi’ne, M.S. 1. yüzyıla tarihlenmektedir. Agoranın kuzeybatısındaki C1 kodlu yapı, Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait prostylos planlı bir tapınaktır. Agoranın kuzeyindeki, çok iyi korunmuş C2 yapısı ise Dor düzeninde ve prostylos planlı olup, tapınak-kütüphane veya heroon olmalıdır. Agora dışında iyi durumda kalmış bir diğer yapı da hamamdır. Çeşitli dönemlerde eklemeler yapılan bu yapı, günümüze M.S. 4. yüzyıldaki haliyle ulaşmıştır. 

  Perge Kazı ve Onarım Çalışmaları (1946-2012)

Perge’deki kazı ve restorayon çalışmaları, İstanbul Üniversitesi adına Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından 1946’da başlamıştır. Prof. Dr. A.M. Mansel’in ölümünün ardından, kazı başkanlığını 1975-1988 yılları arasında Prof. Dr. Jale İnan üstlenmiştir. Kazı ve restorasyon çalışmaları 1988 yılından itibaren Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu tarafından yürütülmektedir. 1946-1988 yılları arasında, yuvarlak kuleli ve avlulu Hellenistik Kapı, sütunlu cadde, çeşmeler, macellum/agora, hamamlar ve tiyatro gibi kentin daha çok anıtsal kamusal yapılarında kazılar yapılmıştır. Bu kazılarda yüksek kaliteli ve iyi korunmuş, çok sayıda heykeller bulunmuş olup, bunlar bugün Antalya Müzesi’nde sergilenmekte ve Perge’de bir heykeltraşlık okulunun varlığına işaret etmektedirler. Bundan dolayı, söz konusu yapıları ve kaliteli heykelleri üreten Pergelilerin yaşadıkları yerler ve sosyal hayatı hakkında soruları yanıtlamak amacıyla, 1988-1998 yıllarında kentin konut alanı kazılmıştır. 1994-2004 yılları arasında kentin akropolisinde Roma öncesi Perge isimli bir araştırma projesi yürütülmüştür. Ayrıca Pergelilerin ölüm ile ilgili uygulamalarını ve inançlarını anlayabilmek amacıyla Batı Nekropolis’te 1996 yılında başlatılan düzenli kazılar yapılmıştır. Batı Nekropolis kazılarıyla anıtsal mezarları da içeren çok çeşitli tipte mezar yapıları, lahitler ve mezar eşyaları bulunmuştur. Bunlar kentin o dönemdeki zenginliğini gösteren bulgulardır.

Merkez Tarafından Desteklenen Yayınların Listesi



Antik Dağlık Kilikia Bölgesi (Kilikia Trakheia (Eski Yunanca)-Cilicia Aspera (Latince) günümüzde kabaca, Alanya’dan (Korakesion) Mersin’in Mezitli İlçesi’ndeki Soloi-Pompeiopolis antik kentine kadar olan, yurdumuzun Akdeniz Bölgesi’nin orta ve doğusunun bir kısmını kapsamaktadır. Tarihi ve arkeolojik açıdan Prehistorik dönemlerden Bizans Dönemi sonuna yerleşim örnekleri sunan bölge, özellikle Klasik Arkeoloji, Sanat Tarihi ve Anadolu Arkeolojisi bağlamında çok zengin bir kültürel geçmişe sahiptir. Korakesion (Alanya), Anemourion (Anamur), Nagidos (Bozyazı), Seleukeia pros Kalykadno (Silifke), Olba-Diocaeserea (Uğuralanı) ve Elaiussa Sebaste (Ayaş) gibi önemli antik yerleşmeleri barındıran bölge, bunun yanı sıra oldukça iyi korunmuş antik kırsal yerleşmelere de sahiptir. ​
Prof. Dr. Hamdi Şahin başkanlığında, Yrd. Doç Dr. Aşkım Özdizbay başkan yardımcılığında ve Ar. Gör İpek Dağlı Dinçer’in (M.A.) bilimsel katılımındaki yüzey araştırması projesi, 2013 yılından itibaren Eskiçağ Tarihi ve Klasik Arkeoloji akademisyen ve öğrencilerinin ortak katılımıyla, Temmuz-Ağustos-Eylül aylarında, arkeolojik-epigrafik yüzey araştırması merkezli yürütülmektedir. Proje aynı zamanda antik demografi konulu bir TÜBİTAK projesini de içermektedir.